André Maurois Sözleri
André Maurois Sözleri :
Başarısızlık ve felaketlere rağmen, hayata karşı güvenlerini sonuna kadar saklayabilen iyimser insanlar, daha çok iyi bir anne tarafından büyütülmüş olanlardır.
Başkalarının sevgisi bize daima anlaşılmaz görünür. Tüm kadınlar, öteki tüm kadınlar için; “O adamda sevilecek ne buluyor bilmem ki?” derler.
Beden için dağlara çıkıp spor yapmak ne ise, ruh için büyük kitapların okunmasına ayrılmış bir gece de odur.
Bir kadın; aynı zamanda hem sevdalı, hem de anne olamaz.
Birçok şeyi orta derecede öğrenmektense, az şeyi iyi öğrenmek daha iyidir.
Büyük adam büyük olduğunu; fakat büyüklüğün küçüklük olduğunu bilir.
Çalışma; sıkıntıyı, kötülüğü ve yoksulluğu uzaklaştırır.
Çirkin ve zarafetten yoksun bazı kadınlar, gerektiği gibi övmesini bildiklerinden, ömür boyu sevilmişlerdir.
Dehayı ancak ıstırap doğurur.
Dostluk güven ister; fikirlerin, anıların ve umutların birleştirilmesini ister.
Dostluk; emniyet, ketûmiyet ve incelikle, aşk ise kuvvet, zevk ve korku ile beslenir.
Düşünceler de hastalıklar gibi bulaşıcıdır.
En güzel güller en çabuk solarlar.
En kötü yaşlılar, bizden uzaklaşıp giden şeye takılmaktır.
En küçük şeyi, en büyük biçimde yapmasını öğrenmek gerek.
Erkek savaş için yaratılmıştır; kadın ise savaşçının dinlenmesi için.
Felaketlerimizi kendi elimizle hazırlarız.
Fırtınalar, insanın denizi sevmesine engel olamaz.
Gerçekten birbirine bağlı bir çift için, gençliğin elden gidişi bir felâket değildir, birlikte ihtiyarlama tatlılığı, ihtiyarlama acısını unutturur.
Gözyaşlarında daima, biraz yapmacıklık vardır.
Güzel bir yüz, güzel yaşlanır.
Hayat savaşı, insana sağlamlık verir. Elli yahut altmış yaşına doğru, fırtınaların dövdüğü, eski kayaların yalçın manzarasını alır.
Her güne, kendi acısı yeter.
Her şeyin tepesine çıkmak iyi şeydir ama tepeler ıssızdır, soğuktur, ebedi karlarla kaplıdır.
Istırap, gerçeğin yoludur.
İhtiyar; “Neye yarar?” diye düşünen kimsedir. Çünkü “Mücadele etmek neye yarar?” sorusuna sıra gelecek, nihayet son sözü söyleyecektir.”Yaşamak niye yarar?”
İnsan acıyabildiği birisini, gıpta edeceği birisinden daha kolaylıkla sever.
İnsan yaşayışını kolaylaştıran, hayatı başarılarla süsleyen, bağlandığı yüksek ideallerdir.
İnsanın beklemekte olduğu mutluluk, tatmakta olduğu mutluluktan daha güzeldir.
İnsanları kendilerini küçük görmeye zorlayan çabaya, ben cehennem adını veririm.
İnsanların çoğu kez yanlış ve garip hareketlerde bulunmaları, benzemedikleri kimseleri taklit etmeye kalkışmalarından ileri gelir.
İnsanların kötülüğüne son yoktur ve bunun büyük kısmı, kıskançlıkla korkudan meydana gelir.
Kader, kendi elinde olmayan şeylere bağlanan kimselere karşı her zaman menfidir.
Kaderimizle arzularımız, hemen hemen hiçbir zaman bağdaşmaz.
Kadınlar istediler mi «sahiden» hasta olurlar, hatta kibirleri uğruna ölürler bile.
Kadınları çok sevmiş olmanın cezası, onları daima sevmektir.
Kadınların çoğu, başlarından savdıkları erkeklerin ağlayışlarından daha tatlı bir müzik bilmezler.
Kalbin de vücut gibi, egzersize ihtiyacı vardır.
Kötü olan okuma, okumaktan bir nevi afyon hizmeti bekleyenlere aittir ki, onlar gerçek dünyadan ayrılarak kendilerini bir hayal alemine daldırırlar, okumaksızın bir dakika geçiremezler.
Mutlu olduğunuz zaman size bu mutluluğu veren faziletleri sonradan kaybetmeyiniz.
Okuma sanatı çoğunlukla hayatı kitaplarda tekrar bulmak, kitaplar sayesinde hayatı daha iyi anlamak sanatıdır.
Ömrünüzü, yalnız değeri olan işlere, yüksek duygu ve düşüncelere, gerçek sevgilere, eseri yaşayacak girişimlere harcayınız.
Öyle insanlar vardır ki, ancak başkalarını üzdükleri zaman sevinirler.
Partiler; gemideki yolculara benzerler, eğer gemiyi devirecek olurlarsa hepsi de yok olacaklardır.
Sevildiğinden emin olan kimse, daha tabiî hareket ettiği için, incelik denen vasfı kolay kazanır.
Sıkıntı vermeyen yaşlı kişi, dostsuz kalmaz.
Tecrübenin bir değeri varsa, o da bir acı karşılığında elde edilmiş olmasındandır.
Unutma olmayınca, mutluluk da olmaz.
Yaşlılığın asıl felaketi, vücudun kuvvetten düşmesi değil, ruhun her şeye karşı kayıtsız bir hale gelmesidir.
Yüz bulmuş küçük bir kızdan, bedbaht bir kadın çıkar.
Zeki bir adam, başkasının maiyetinde çalışmaya nasıl tahammül edemezse, güzel bir kadın da ihtişamsız hayata tahammül edemez.